Herşeyin başı sağlık, sağlığın başı aşı...
Aşılar her yıl milyonlarca kişinin hayatını kurtarıyor. Hastalıkların Kontrolü ve Önlenmesi Merkezi tarafından yayınlanan, 20. yüzyılda halk sağlığı alanında gerçekleşmiş en önemli 10 başarı listesinde, birinci sırada aşılama geliyor.
Aşı programlarının yaygın şekilde uygulanması ile son 30 yılda aşı ile önlenebilen hastalıklardan kaynaklanan ölümlerde dramatik azalma meydana geldi. Daha önce birçok çocuğun hastalanmasına, sakatlanmasına, ölmesine neden olan 13 hastalığı aşılar sayesinde neredeyse unuttuk. ( Difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit a, hepatit b, hib menenjiti, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, pnomokok menenjiti ve zatüresi, rota virus) Çiçek hastalığı ise aşı sayesinde yeryüzünden silindiği için artık aşısı bile yapılmıyor.
Günümüzde aşılar konusunda hızlı gelişmeler yaşanmakta. Yeni aşılar çocuklarda ve erişkinlerde kullanılmak üzere topluma sunulmaktadır. Aşılar, öldürülmüş veya tamamen zayıflatılmış mikropların vücudumuzda enfeksiyonu taklit ederek bağışıklık oluşmasına yardımcı olur. Bu hastalığı taklit eden durum gerçek bir enfeksiyon değildir. Ateş gibi bazı hafif semptomlar gözlenebilir. Böylece gerçek mikrop ile karşıldığında bağışıklık sistemi mikrobu tanır ve ölümcül hastalık tabloları engellenmiş olur.
Bir virüsün herhangi bir toplulukta yayılmasını önlemek için aşılama oranının % 95 civarında olması gerekir. Aşılar sadece aşılanan kişiyi değil, bulaşıcı hastalıkların topluma yayılmasını engellediği için aynı zamanda erişkinleri de yani tüm toplumu korur.
Aşılar kullanıma sunulmadan önce başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere birçok bilimsel kuruluş tarafından değerlendirilir. Bilimsel araştırmaları takiben yeni geliştirilen aşılar ile önce hayvan deneyleri yapılır sonra gönüllü erişkinlerde aşıların güvenlik ve etkinliği denenir. Aşının geniş bir toplulukta önerilen doz ve uygulamasının kısa ve uzun dönem etkileri en az 5 yıl izlenir. Bu fazın sonunda aşıya lisans verilir ve toplumda kullanıma sunulur.
Yeni teknolojiler ile çok daha saflaştırılmış aşılar kullanılıyor, uygulanan aşıların içerisindeki etken madde sayısı azalmış durumda.
2010 yılındandan bu yana 113 ülkenin aşı programına yeni aşılar eklendi.
Ne yazık ki bütün kazanımlara rağmen hastalığı yok etmenin hedefleri planlananın gerisinde kalmakta. Her yıl 1,5 milyondan fazla çocuk, aşı ile korunabileceği hastalıklardan hayatını kaybediyor. Hastalığa yakalanan çocukların çoğu fakir ülkelerde, savaş ve çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşamakta. Dünyada hala 20 milyon aşıları eksik çocuk mevcut. Son yıllarda bile kızamık, difteri gibi aşıyla önlenebilen hastalıkların salgınlarına rastlanmakta.
Bazen ebeveynlerde çocuklarına aynı anda birkaç enjeksiyonun yapılması ve bebeklik döneminde çok sayıda aşının önerilmesi endişe yaratabiliyor. Ancak bu durum bebeğin bağışıklık sistemi için bir yük oluşturmaz. Sağlıklı bir bebeğin bağışıklık sistemi onlarca aşıya aynı anda cevap verebilecek kapasitededir. Aşıların da ilaçlar gibi yan etkileri olabilir ancak aşı yan etkileri genellikle hafif ateş, aşı yerinde kızarıklık, şişlik gibi önemsiz yan etkilerdir, en fazla birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Allerjik reaksiyonlar gibi ciddi yan etkiler çok nadiren ortaya çıkar ve aşının yapıldığı ortamda bu duruma müdahale konusunda gerekli ekipman her zaman hazır bulundurulur.
Aşılar sayesinde birçok hastalık ortadan kalkmış ya da çok seyrek görülür olmuştur. Hastalıkların giderek görülmez olması bu hastalıkların aşılarının yapılması ile ilgili tartışmaları ön plana çıkartmış ve aşılanma oranları düşünce tekrar salgınlar görülmeye başlanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2018 de Avrupa’da görülen kızamık vakaları son 10 yılın en yüksek seviyesine çıkarak rekor düzeye ulaştı. 2018 yılında Avrupa bölgesinde 82 bin 600 kızamık vakası görüldü ve bunların 72'si ölümle sonuçlandı.
1960 yılından bu yana tüm Dünya’da kızamık aşısının başarıyla uygulanmasına rağmen son yıllarda giderek artan aşı karşıtlığı nedeniyle hastalık sıklığında artışlar görülmektedir. 1998’de Avrupa'da kızamık vakalarının artmasına yol açan kızamık aşısının otizme neden olduğunu öne süren Wakefield ve arkadaşları tarafından yapılan ve Lancet'te yayımlanan araştırma birçok eksiklerinin olması ve verilerinin çarpıtılmış olmasının anlaşılması nedeniyle daha sonra yayından çekilmiştir. Sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda aşıların otizme yol açtığı savı bilimsel olarak kesin bir biçimde red edilmiştir. Kızamık aşısı ile otizm arasında bir ilişkinin olmadığını açık şekilde ortaya koyan birçok çalışma yapılmıştır. Ancak ne yazık ki hala ülkemizde bile bu makale temel alınarak tartışmalar yürütülmekte, bilimsel dayanağı olmadığı defalarca ispatlanan bu iddia aşı karşıtları tarafından hala kullanılmaya devam edilmektedir. Çocukların aşılanma ve sağlıklı olma hakkı elinden alınmaktadır.
Uzun yıllardan beri çeşitli enfeksiyon hastalıkları ile mücadelede en önemli silah olan aşıların yeri inkar edilemez bir gerçek. Çocuklarımızın ve toplumun sağlığını riske atmamak adına bilimsel ve güvenilir kaynaklardan bilgilendirmeleri takip ederek, doktorlara ve hemşirelere ilgili soruları çekinmeden yönelterek, çocuklarının tüm aşılarının aşı takvimine uygun olarak eksiksiz ve zamanında yapılmasını sağlamak her ebeveynin görevi olmalıdır.
Dr. Hilda Çerçi Özkan